Mütevazı kadrosuyla lige tutunan ve devamında Türkiye Kupası'nı kazanarak kulüp tarihinin en büyük başarısına imza atan Akhisarspor'da takımın kahramanı olan Okan Buruk, kadrodaki futbolcularla ilgili konuştu ve geleceğini değerlendirdi.
Goal Türkiye muhabiri Ufuk Kaan Karacan'ın sorularını yanıtlayan başarılı teknik adam, hayalinin bir dönem formasını giydiği Inter'i çalıştırmak olduğunu belirtti. Transferin gözde ismi Muğdat Çelik'le ilgili de değerlendirmelerde bulunan Buruk, Roma'da harika işler başaran genç yıldız Cengiz Ünder'den de bahsetti.
Ufuk Kaan Karacan: Bu sezon öyle ilginçti ki; bir dönem herkes sizin başarınızı konuştu, bir dönem ise sizin ayrılacağınızı... Bu tip dalgalanmaların sebebi tam olarak neydi?
Okan Buruk: Sezonun bir bölümünde kazanmanın verdiği bir rahatlık yaşadık. Bizim için en büyük etkenlerden biri de gece maçlarından gündüz maçlarına geçmek oldu. Akşam yediden, gündüz 13:30'a geçmek, sıcak bir havada Manisa’da oynamak da çok zordu. Akhisar güneşinde sorun oldu. Tabii burada kadro genişliği de sorun oldu. Çok geniş kadromuz yoktu. Özellikle Lopes’in iki defa ceza alması da bizi etkileyen sebeplerden biridir. Bir dört maç bir de iki maç ceza aldı. Alternatif oyuncumuz da yoktu. Gelecek sezon onu da yakalayama çalışacağız. Bu arada büyük maçlara daha iyi konsantre olduğumuzu da eklemeliyim.
UKK: Bir yandan düşmeye çalışmamak bir yandan da kupada mücadele etmek zul gelebiliyor. Ama sizin profiliniz bunun aksi yönündeydi.
Okan Buruk: Ben sezon bittiğinde şuna daha çok inandım. Ligdeki durumumuzun kritik gitmesi, kupadaki başarımızın sebebi olabilir. Ligde belki hedefe daha erken ulaşsaydık kupada bu performansı yakalayamayabilirdik. Belki de böylesi daha hayırlı oldu.
UKK: Akhisar ile devam edip etmeyeceğiniz çok merak ediliyor.
Okan Buruk: Benim de kulübün de devam etme yolunda düşüncelerimiz var; görüşüyoruz. Bir an önce sonlandırıp işe başlamak gerekiyor. Transfer konusu, iyi bir kadro kurmak malum bizim için çok önemli. Önümüzdeki sezon üç kulvarda yarışacaksak ona göre bir kadro kurmalıyız. Akhisar kendi bütçesini korumayı önemseyen, bütçesinin dışına çıkmayan bir kulüp. Bu nedenle bazen iyi oyuncuyu direkt alabildiğimiz gibi bazen de potansiyeli olan, ancak son dönemde düşüşte olan oyunculara yönelebiliyoruz. Tabii önümüzdeki sezon UEFA Avrupa Ligi’nde oynayacak olmak oyuncu getirmeyi biraz kolaylaştıracaktır. Bir de oyuncuların İzmir’de yaşaması, kulübün ekonomik sorumluluklarını yerine getirmesi gibi faktörler de elimizi kolaylıyor. Sadece kulüp yapısı gereği bonservis ödemesi yapmayan bir kulübüz. Görüşmeleri tamamlayıp bu hedefe doğru yönelmek istiyoruz.
UKK: Kupa macerası sizi çok mutlu etti. Ancak daha çok Fenerbahçe’yi bu sezon üç maçta da yenmenizi konuştu herkes. Fenerbahçe’yi yenerek hem onları şampiyonluktan ettiniz hem kümede kalmayı başardınız hem de kupaya uzandınız. Neydi Fenerbahçe karşısında kazanmanın alamet-i farikası?
Okan Buruk: İlk kazandığımız maça baktığınızda rakibi iyi analiz ettik. Hatta o maça kadar 4-2-3-1 oynarken 4-3-3’e döndük. Orta sahayı biraz daha kalabalık tuttuk. Rakibin hareketli olduğu yerleri kapatmayı çalıştık. Bilerek stoperlerine ve ön liberolarına topu verdik ve hücum oyuncularını marke etmeye çalıştık. Tabii her rakibe hazırlık yapıyorsunuz bazen oluyor, bazen olmuyor. Ancak birinci maçın ardından, ikinci maçta da Kadıköy’de kazanmış olmak, bence üçüncü maçı kazanmanın anahtarını veriyor. ‘Biz Fenerbahçe’yi yenebiliyoruz’ düşüncesinden söz ediyorum. Biliyorsunuz; yarı finalde Galatasaray’ı eledik ve önce biz çıktık finale. O gün finalde Fenerbahçe ile rakip olmanın daha iyi fikir olduğu düşüncesindeydik. Çünkü onlara oyunumuz tutuyor, daha çok uyuyor. Hem ben teknik adam olarak, hem de futbolcular psikolojik olarak daha emin olabiliyoruz. Bunun tersi rakip için de geçerli: 'Biz iki kez Akhisar’a yenildik; yine yenilebiliriz ‘ düşüncesiyle sahaya çıkmak. Fenerbahçe’nın yıllardır Kadıköy’de büyük maç kaybetmeme psikolojiyle benzer bir durum.Ben taktiksel anlamda Fenerbahçe’yi doğru çözdüğümüzü düşünmenin yanında, psikolojik olarak bu duruma benzetiyorum.
UKK: Siz Seleznov’a ne yaptınız böyle?
Okan Buruk: Sezon başında ben Seleznov’u istemiştim. O dönemde başkanımıza bu transfer maliyetli gelmişti. Devre arasında da bu sefer Seleznov konusunda başkanımız istekli davrandı. Ama soru işaretlerimiz de vardı açıkçası. Oturduk ilk gün konuştuk, hedeflerini sorduk. Bana ilk söylediği; ‘’Başarılı olmak ve milli takıma gitmek istiyorum’’ oldu. Tekrar futbola dönmek istediğini ve ailesinie söz verdiğini söyledi. İdman temposu ve isteğini gördükten sonra bu kez biz Seleznov’a ‘’Yeter artık, daha fazla çalışma'' demeye başladık. Ekstra çalışmalar yapmaya başladı.Kaan Hocamız var, o da Seleznov’u hiç bırakmadı, hep yanındaydı. En son 12 kilo vermişti. Hem çok iyi çalıştı, hem takıma sosyal anlamda çok katkı sağladı ve şimdi milli takımda. Orada da fiziki durumunu görenler de şoke olmuşlar.
UKK: Burada sizin hakkınızı teslim etmek gerek. Çünkü Seleznov tek örnek değil. Mesela Muğdat. Bugünlerde transfer gündeminin önemli bir ismi. Siz oyunculara nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz ?
Okan Buruk: Tüm oyuncuları kendimiz gibi görüyoruz. Ben futbolun içinden geldim. As oyuncu da oldum, yedek kulübesinde de çok bulundum. Bu anlamda futbolcunun ne istediğini çok iyi biliyorum. Bizim gibi kulüplerde forma çok açık. Formayı alan devam ediyor. Bu sezon da öyle oldu. Mesela Muğdat bazen oynadı bazen yedek kalıp sonradan oyuna girdi ama hep çalıştı. Bir maçta da sonradan oyuna girdi ve çok iyi oynadı. Sonra da 11’in değişilmez ismi oldu. Hem bu rekabete açık olmak hem de fiziksel olarak hazır olmak çok önemli. Teknik ekibimiz de oynamayan oyuncularla da özellikle ilgilenip hazır tuttular. Eray da öyledir mesela. Helder sezonun büyük bölümü yedekti, son hafatlarda müthiş iş çıkardı, sezon bitiminde sözleşme uzattık. Hem oyuncuyu hazır turmak hem de bu takımda adalet olduğu duyugusunu oyuncuya geçirmek çok önemli oldu.
UKK: Lobanovski’nin bir sözü var: ''İyi antrenör olmak istiyorsanız nasıl bir futbolcu olduğunuzu unutmalısınız.'' Siz bu sözün tersi yönünde ilerliyorsunuz o zaman.
Okan Buruk: Hayır, aslında ben o söze katılıyorum. Futbolculuk sayfasını bir kenara bırakmanız gerekiyor. Orada kalırsanız çok fazla hata yapıyorsunuz. Oyuncuyu yargılıyorsunuz falan.Tabii ki geçmişinizden birşeyler alıyorsunuz. Ama geçmişinizin egosuna sarıldığınızda çok fazla hata yaparsınız. Böyle yapıp kaybeden çok hoca gördük.
UKK: Bir de Arsene Wenger’in sözünü hatırlatayım: ''Futbolcular artık milyonerler, onlara farklı yaklaşmak gerekiyor.‘' Sizin dönemle bu dönem oyuncuları arasında fark var mı? Nasıl yaklaşmak gerekir?
Okan Buruk: Kesinlikle doğru bir söz. Özellikle transferde oyuncunun karakterini de iyice araştırmak lazım, belki başbaşa görüşmeniz gerekiyor. Önemli bir konu bu. Farklılığa gelince en büyük fark sözleşme diyebilirim. Bizim dönemimizde iki sözleşme vardı. Biri bize gelen resmi olanı; diğeri federasyona gönderilen vergilerden dolayı düşük paralara atılan bir sözleşme. Federasyonda geçerli olan, hukuki olarak geçerli olan oydu, ancak asıl sözleşme diğeriydi. Onun da bir bağlayıcılığı yoktu. Şu an imza atan oyuncuyu imza attığı sürece kulüpte tutmak zorundasınız. Bu gücü doğru kullanan oyuncu da var, yanlış kullanan oyuncu da var.
UKK: Transferin çok konuşulan ismi Muğdat ile ilgili sizden tüyo alabilir miyiz? Galatasaray’a transfer olması mümkün mü?
Okan Buruk: Muğdat’ın ilk tercihi Akhisar ile devam etmek. Geçmişten gelen bir sözleşmesi var, üç yıl önce yapılan. Bugünkü koşullara uyarladığımızda, döviz yükselişini eklediğimizde tabii yıllık ücreti biraz düşük kalıyor. Yükseliş yapmış bir oyuncu olarak onun da bu yönde bir beklentisi var. Tabii görüşüyor, çok fazla talibi olacaktır. Zaten son yıllarda Türk futbolcuların çıkışını bekleyen bir ülke olduk. Eskiden daha fazla Türk oyuncu göz önünde olurdu. Bu sene ise Emre Akbaba ve Deniz Türüç ile birlikte Muğdat var. Bu da konuşulmayı artırıyor. O da iyice düşünecektir.
UKK: Yine aynı yere geliyoruz. Muğdat konusunda futbolculuğunuzu hatırlayıp ona transfer konusunda akıl veriyor musunuz?
Okan Buruk: Burada oyuncunun kendi düşüncesi çok önemli. Ne istediğine kendi karar vermeli. Bazen hedefi mali anlamda güçlü olmak olarak belirlersiniz, bazen mevcut yerinizdeki başarınızı devam ettirmek istersiniz. Büyük takımda oynamak bazen de bir meydan okuma olabilir. Bir teknik adam olarak ise tabii ki takımda kalmasından yanayım.
UKK: Sizin bireysel hedefiniz ülke futbolu için çok önemli. Bir nesil değişikliğine tanıklık ediyoruz. Genç bir hoca jenerasyonu geliyor. Bunun kıymeti üzerine konuşalım istiyorum. Bir de nihai hedefiniz nedir, bu ülke sınırları içinde kalmak mı?
Okan Buruk: Teknik adamlıkta beş sezonu geride bıraktım. Bu sezon Türkiye Kupası’nı kazanmamla birlikte ismim konuşulmaya başlandı. Ben şahsen kendime güveniyorum. Bizim jenerasyon düşük bütçelerle iyi işler çıkarmaya çalışıyor. Büyük takımlarımızın ekonomik durumu ortada. Akhisar’ın toplam maliyeti, büyük takımların bir futbolcusunun maliyetine denktir. Bu farka rağmen mücadele ediyor olmak, sadece mücadele anlamında değil, manevi anlamda da bize güç ve zevk veriyor. Bu mutluluğu belki tarif edemeyebiliyorsunuz. Akhisar ile Türkiye Kupası’nı kazanabiliyorsanız ligdeki takımlara kök söktürebiliyorsanız bunun değeri çok daha farklı olabiliyor. Daha büyük gurur ve mutluluk oluyor. Dışarıdan bakan insanlar da size daha sempatik bakabiliyorlar. Ben 45 yaşına giriyorum artık. Dünyadaki teknik adam profiline baktığımda artık iyi bir yaşa geldiğimi düşünüyorum. Türk futboluna bir şekilde katkı sağlamam gerekiyor. Bunu sözle değil, icraatla da yapmam gerekiyor. Hedeflerimden biri yurtdışında çalışmak. Teknik direktör olarak yurt dışına açılmak benim için çok önemli. Ancak bunu gerçekleştirmek için başarılı olmak, kupa kazanmak çok önemli. Türkiye Kupası’nı kazanmak bu anlamda da çok değerli. Önümüzdeki sezon UEFA Avrupa Ligi’nde boy göstermek de öyle. O sahnede bir şeyler yapabilmek yurt dışına açılan bir kapı. Şu anda baktığımızda Türkiye’den yurt dışına, major Avrupa kulüplerine kapı açabilen tek bir teknik adam sayabiliriz: Fatih Terim. O yolu açan da UEFA Kupası oldu. Fiorentina, Milan çok önemli kariyerdi açıkçası. İnşallah bizim hedefimiz bu olsun.
UKK: İtalya Ligi’ne çok hakimsiniz. Juventus’un ligi kazanacağını aylar öncesinde söylediğinizi biliyoruz. Hedefleriniz arasında İtalya’nın ayrı bir yer vardır.
Okan Buruk: Takip ediyorum evet. Inter’i özellikle takip ediyorum. Bu sezonki kadrosu iyiydi. Özellikle lige iyi başladılar. Son dönemde düşüşteydi ama Şampiyonlar Ligi’ne yeniden katılacak olmaları Inter için yeniden diriliş olabilir. O grupların içine girmek, önümüzdeki sene onları yeniden ayağa kaldıracak, bundan sonraki yıllar için daha da büyüyecek bir adım olacaktır. Bundan sonra takımın önü açık diye düşünüyorum. İtalya’da son dönemde oyun çok değişkenlik gösterdi. Eskiden tek tip bir oyun anlayışı vardı. Şu anda çok farklı formatlar, dizilişlerle oynuyorlar. Taktiksel açıdan da teknik adamlar için İtalya Ligi’nde görülmesi gereken çok şey var. Premier Lig nasıl değiştiyse yabancı futbolcu ve hocaların gelmesiyle İtalya’da da bu değişikliği görmemiz lazım. Açıkçası tüm liglere de bakmaya çalışıyorum. Hem merakımız var hem de transfer için göz atıyoruz elbette. Portekiz ve İspanya Ligi’ne de bakıyorum
UKK: Yabancı dil bilginiz nedir peki? Günün birinde Inter’e yetebilecek kadar İtalyanca var mı mesela?
Okan Buruk: İtalyanca bilgim hala iyi durumda. Onu hep korumaya çalıştım. İngilizcem de var. Bir teknik adam için dil önemli elbette. Her teknik adam böyle büyük takımlara oynamak ister. Orayla bir bağım var. Mesela eski takım arkadaşlarım Toldo, Zanetti kulübün içindeler. Başarılı olursak ilerde orada çalışmak gibi bir hayalim var. Ancak unutmamalı; çok büyük bir başarı yakalamak lazım oralara gidebilmek için.
UKK: Cengiz’i de sorayım size. Aynı eve doluştuğunuz bir dönem yaşadınız İtalya’da ve şimdi bambaşka koşullarda Cengiz Ünder orada.
Okan Buruk: Cengiz işin zor kısmını geçti. Başlangıç, takıma girmekti; çabuk atlattı.Şimdi kalıcı olmak için hem psikolojik olarak güçlü olması gerekiyor hem de daha çok istemesi gerekiyor. Asla yetinmemeli. Bu zamandan sonra artık hedeflerinin de büyüdüğünü düşünüyorum.Onu Roma’da tutmak kolay olmayacaktır. Ama dediğim gibi ayakları yere basmalı.Hem daha çok çalışmalı, hem psikolojik olarak güçlü olmalı. Bunun için daha çok destek alması gerekiyor.Onu yönetecek önemli mentörlere ihtiyaç var. Cengiz’in bu anlamda kendini daha büyük yerlere hazırlaması gerekiyor.
Yorumlar
Yorum Gönder