Atatürk Hangi Takımlıydı ?

Her sene belli dönemlerde aynı cümleleri söyler; duyarız. Atam İzindeyiz! mesela. Güzel bir mottodur ve büyük ihtimalle tutar.
"Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe hiç durmadan yürüyeceğim." Böyle bir twit atsanız, retweet’ler havada uçuşur. Genellemeden söylemem lazım; bazıları Atatürk ülkülerinin peşindeymiş gibi yapar her 10 Kasım’da. Hiç unutmamış gibi, beylik laflar eder. Oysa feci şekilde çuvallar!
Alanımız spor olduğu için eleştirimiz bu tarafa yöneliktir. Atatürk spor alanında, ilk kez devlet adına bir ideoloji ortaya koymuş ve konunun önemini bizzat vurgulamıştır. Ancak ne hikmet ki; dünyada ilk defa beden eğitimini mecburi kılan devlet adamı olmasına rağmen, Atatürkçü spor basınının gazetelerinde tek satır bilgisi yer almaz. Oysa ne güzel olur ülkenin spor gazetelerinde tam sayfa paylaşılsa; "Ankara’da Gazi Terbiye Enstitüsü’nün Beden Eğitimi Bölümü için, Almanya’dan uzman öğretmen getirmiş olan Mustafa Kemal; Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk beden eğitimi öğretim kadrosunu kuran liderdir" diye.
Keşke Atatürk üzerinden ülke siyasetine yön veren gazeteler; bugüne kadar O’nun sırf olimpiyatlara katılsın diye, en zor günlerde, devlet kasasından 17.000 TL’yi spor kadrolarına ayırdığını yazsaydı. Ülke futbolunun kurtuluşu için  reçete verme modası var ya bu aralar, işte gerçek bir öneri: Spor basınındaki koltuklardan temizliğe başlasınlar. 
Konuya değinme alanımız FİTBOL olduğundan, yeri gelmişken; Atatürk ve futbol konusunda da bir kaç cümle yazalım, diğerlerine benzememe adına.
Atatürk’ün hangi futbol takımı hep merak edilmiştir. Çünkü Atatürk hangi takımlıysa, orası kutsal; diğerleri tu kakadır. Kahrolası diğerleri ! Birisi de demiyor ki; Atatürk tuttuğu takımı neden hayattayken açıklamadı da vefatından sonra, bizim kulübü tutuyor diye açıklama yapıp durdular senelerce ?  Neyse meseleye dönelim. 
Atatürk futbolu hiç sevmezdi. Futbolu seyretmekten de haz etmediğinden kesinlikle maçlara gitmezdi. Nereden biliyorum ? Eski TFF Başkanı M.Kemal Ulusu’nun rahmetli babası Nuri Ulusu; Atatürk’ün kütüphanecisi olarak on iki yıl boyunca hizmet etti. Hatıraları ise, Atatürk’ün Yanı Başında ismiyle kitap haline getirildi. Yani en azından kaynağım bir hatırat, işkembe-i kübra değil !
Birileri çok üzülecek belki ama çok önemli derbi denilen maçların neticelerini dahi merak edip sormuşluğu yoktur Atatürk’ün. Sadece milli maçlarla çok ilgilenir, galip gelirsek sevinir, yenildiğimiz zaman da üzüntülerini belli edermiş.    Gazete okurken de maç ve futbolla ilgili yazıları hiç okumaz ve hiç ilgilenmezmiş. Hatta yakın dostları zaman zaman sofrada veya çeşitli meclislerde maç sohbetine başladığı zamanda hemen müdahale eder ve derhal konuyu kapattırırmış. 
Yine kitaptan öğreniyoruz ki; ulu Önder İstanbul, İzmir, Ankara veya başka illere seyahat ettikleri zaman spor kulüplerine ziyarete gider, defterlerine hatıralar yazar, kahvesini içer sonra da ayrılır. Zaman zaman da bu kulüplere saha ve tesisleri veya başarılı sporcularını ödüllendirme adına, maddi yardımda bulunurmuş. Fenerbahçe, Galatasaray,Beşiktaş,Göztepe,Altay,Karşıyaka,Moda Deniz Kulübü,Gençlerbirliği,Adana,Mersinde Atatürk’ün ziyarette bulunduğu kulüplerden bazıları.Atatürk, bu ziyaretlerinde yapılan sohbetlerde ismini bildiği milli futbolcuların durumlarını sorar, oyuncu o sırada ortamdaysa kendisiyle konuşur, şakalaşır ve iltifatta bulunurmuş, o kadar.
Meseleye nokta koyacak bir hadise de paylaşayım. Konu itibariyle bir tartışmaya net şekil verecek gibi dursa da, ironik şekilde bugüne mesaj niteliği de taşıyor sanki. Mustafa Kemal Atatürk, 1930 yılında Galaatsaray Lisesi’ne gider. Coşkulu bir kalabalık hayranlıkla ulu önderini görmeye çalışıyor. Çocuklar etrafını sararlar  ve soru üstüne soru sormaya başlarlar. Bir ara köşede sessizce duran bir grup gören Atatürk, onlara yönelir ve sorar ; ‘’Siz kimsiniz çocuklar, okuldan mısınız?’’ Çocuklar hep bir ağızdan ‘’Biz Galaatsaraylıyız,siz hangi takımlısınız?’’ diye yanıtlayınca, tarihe muazzam bir not için gollük pas atarlar farkında olmadan. Ve işte Paşa’nın cevabı: ‘’Çocuklar siz Galatasaray’ı, Fenerbahçe’yi, Beşiktaş’ı  veya diğer takımları tutunuz,sporu seviniz,oynayınız ama ben ve benim gibi toplum önünde olan insanlar aslatakım tutmamalı veya tutarsa da onu hep içinde saklamalıdır. Bunun için de ben de hiçbir takım tutmam, sadece milli takımı tutarım.’’ 
Bu cümleyi, sadece kulüplere hizmet ederek ayakta duracağını zanneden bankamatik güdümlü spor müdürleri ile  takipçisi azalırsa havale geçirebilecek muhabirlere göstermeli; spor servislerinin girişlerine bu yazı asılmalı. Ama yapmazlar ve erkenden iddia ediyorum, 10 Kasım gelsin bunlar  bir kez daha sınıfta kalırlar. Onlar işgal ettikleri koltukları terk etmedikçe, ülke sporu için takiyyeden beslenmeye devam ettikçe, bir spor ideolojimiz ve sporcu nesillerimiz maalesef olmayacak.

"Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim" sözünün dışında, spor basınının 79 yıldır senden tek satır bahsettiği yok. Ama hiç üzülme Atam; izindeyiz!

Yorumlar