''Sesimizi Duyuramıyoruz''

İsmi Ercan Bayraktar. 30 yaşında. Ankara Çankaya’da forma giyiyor. 2011 yılından bu yana milli forma da sırtında. Sağ ve sol kanatta oynayabiliyor. Dokuz yıldır Çankaya ile kupalara ambargo koymuşlar. Turkcell Sesi Görenler Ligi’nde son beş yılın şampiyon kadrosunun önemli bir ismi yani. 

Küçüklüğünden beri futbol aşığı. Sokaklarda top oynayarak büyümüş. Aşkı biraz da babadan geliyor. ‘’ Babam Karabük’te çalışırken; bir yandan da altyapıda oynamış. Durumumuz genetik yani.’’ 

Ergenlik dönemine  kadar sokaklarda taşı kale, arabaları saha çizgisi yapan Ercan 14 yaşında önce talihsiz bir kaza yaşıyor. Ardından gelen talihsizlik ise daha büyük. Ve sonuçta iki gözünü birden kaybediyor. 
‘’ 14 yaşındaydım. Komşunun kolu gözüme oldukça şiddetli gelince, gözümü kaybettim. Bir gözüm de yüksek tansiyondan dolayı oldu. Tedavisine bakalım dedik ancak yanlış tedavi oldu. Tansiyon için değil de gözün büyümesi için ameliyat yapılınca, bu hale geldik.’’

Sonrasında kadere ve futbola bir küskünlük durumu yok. Top peşinde koşmaya aynen devam.  Zaten gören futboluyla, onların oynadığı arasında pek bir fark yok. Ercan da öyle diyor:

‘’ Sizin bildiğiniz ve genellikle tanık olduğunu futbolla bizimki arasında temel bir farklılık yok. Sadece topumuzun içinde zil var ve topa gelirken de sesleniyoruz o kadar.’’

O nedenle Ercan futbolla arayı hiç soğutmamış. Üstelik futbolcu olmayı da başarmış işte. Antrenmanlarının üstüne babasıyla yaptığı çalışmaları da ekleyerek milli seviyeye ulaşmayı başarmış.

‘’ Ben sadece sağ ayağımı kullanan bir oyuncuydum. Babam iki ayağımı da kullanmayı öğretti. Bir yıldır iki ayaklı bir futbolcuyum. Bu durum gol sayıma da yansıdı. Şimdi daha iyiyim yani.''

Ercan ve arkadaşları son beş yılda dokuz şampiyonluk yaşamışlar. Hatta şu ifade daha doğru olabilir: Ercan dokuz yıldır Çankaya forması giyiyor ve toplamda sekiz şampiyonluk var. Araya bir ikincilik girdi diye, genel tabloya haksızlık etmeyelim. Çankaya’nın ligdeki başarısı milli takıma da yansıyor. Pek çok takım arkadaşı birlikte, milli takımda da forma giyiyor. 2011 yılında Avrupa’da dördüncü olan milliler , şans eseri bronz madalyayı ellerinden kaçırıyorlar. 2013’te ise Avrupa şampiyonluğu geliyor. Yine 2015’te İngiltere’de bir kez daha Avrupa Şampiyonu olmayı başarıyorlar.’’

İngiltere demişken, Ercan’ın bir itirazını sizlere ulaştırmalıyım:

'' Futbol tarihimizde, İngilizlere karşı ilk zaferin Ampute Futbol Takımı ile geldiği söyleniyordu. Oysa 2015 yılında biz İngiltere’yi yendik. Onları tarihte yenen ilk Türk takımı biziz. A millilerimiz gol atamazken, biz hem yendik hem de onları gruptan çıkarmadık. Dahası, İngiltere’nin evinde üst üste iki kez kupa kaldırdık. Hem de şampiyonluk kupası bunlar. Daha ne olsun.’’

Milli takım ile gelen başarının sırrını ise Ercan Bayraktar şöyle açıklıyor.

‘’ Milli takımla son beş yılda dokuz kupa kazandık. Dünya Grand Prix’inde de kupa aldık. Başarının sırrı elbette çok çalışmak. Tabii biz aile olduk artık. Ligde de birlikteyiz pek çoğuyla. Artık seslenmeden birbirimizle anlaşabiliyoruz. Ayak seslerimizden birbirimizi anlıyoruz. Bu da elbette başarıyı getiriyor.’’

Futbolun ana sahnesine odaklanmaktan, onların gözü kulağı olmayı unutuyoruz çoğu kez. Başarılarını öğrenmekte gecikiyoruz, hikayelerine kulak tıkıyoruz. Fazla bir istekleri de yok hani. Baksanıza Ercan’a ne söylüyor: 

‘’ Biz başarıyı aldık ve almaya da devam edeceğiz. Bu duyulsa da böyle olacak; duyulmasa da… Sesimizi duyuramıyoruz. Çok fazla bir şey istemiyoruz. Kadıköy’de, Vodafone Park'ta çimler bize uygun olmadığı için topumuzun sesi çıkmıyor. Haliyle oynayamıyoruz. Bizim beklentimiz en azından kazandığımız dokuz kupayı Kadıköy’de ya da Dolmabahçe’de seyircinin önünde kaldırmak istiyoruz.Türkiye kupayı görsün.’'

İnsanlarımızda bir farkındalık var bunu hissedebiliyoruz aslında. O nedenle seslerini biraz duyurmak hepimizin boynunun borcu. Belki Ercan’ın söylediği gibi, bunun yolu bir stat turu atmaktır; ne dersiniz ?

Yorumlar