Gerçeklerin Balyozu Kafamıza İndi

Nisan ayındayız. Bizim için Avrupa Kupaları defteri bir kez daha kapandı. 'Mart ayını görmek dahi başarıdır' yorumlarına pek de itirazım olmaz. Zira mevcut futbol ortamı başarının tanımlamasını subjektif kılıyor. Ancak alışılmışın dışında ilk kez bu sezon, ekranlarda saçını başını yolan, Avrupa futboluyla bizimki arasındaki farkı anlatan insanların neslinin tükenmekte olduğunu görünce, şöyle bir silkelenmek için sorumluluk aldım. Artık sadece yerel rekabetten keyif aldığımız için midir; yoksa öğrenilmiş çaresizlik mi bilemedim; ancak ben gelenekselliğe inanırım. Adet yerini bulsun diye, bir kaç hatırlatmayı yapayım.

1962-63 sezonunda Galatasaray Avrupa’da üçüncü tura yükseliyor ve bu turda Milan’a Milano’da 5-1 yenilerek eleniyor. Maçın ardından Galatasaray efsanesi Gündüz Kılıç şu satırları yazıyor:

‘’ İyi ki böyle oldu. Gerçeklerin balyozu kafamıza indi.’’ 
Beşiktaş’ın Bayern eşleşmesi için benzer cümleleri yazmayı isterdim ama artık sosyal medya var. İtibar suikastine kurban gitmeme adına şöyle evireyim: En görkemli günlerimizde bile, yanlışlarımızı gösterecek rakiplerin olması, hiç fena durmuyor. Beşiktaş, yerel ligimizin en oturmuş, en yetenekli ve en iyi futbol oynayan takımı olarak Avrupa’da ligimizi temsil etti. İnanmayanlar, geniş kadroyu Fatih Terim’e, yeteneği Aykut Kocaman’a sorabilirler. Ancak besbelli ki, 1962-63 sezonundan kalma yanlışlarda bir azalma yok, üstelik katlanarak günümüze ulaşıyor. Biz her sene olmasa bile görkemli,ismi ve futbolu büyük takımların balyozuna kadar, onlarla eşleşmeyi, onlarla eşit olmak zannederek yanlışları katlıyoruz. Elalemin takımları ise, doğrular üzerine inşaa ettikleri futbollarını, ekonomilerini maç adı altında sunum yapıyorlar işte. Yanlışlar liginin en doğru ürünü ile, doğrular liginin en doğrusu arasındaki fark,saha sonucu olarak karşımıza çıkıyor. 

Sözünü etmeye çalıştığım meselenin sebeplerini tek başıma yazmaya mahir olmadığım gibi, bu konuda oluşturulacak bir tezin bu derginin tüm sayfalarını işgal etse bile yetmeyeceğinin farkındayım. O nedenle konuyu bir tarafından tutup çekiştirmek de topluma ufak bir fayda sağlayabilir düşüncesiyle ilerleyeceğim.

100 milyonlarla değer biçilen bir Muller ile ancak 'Feda’ diyerek kazanabildiğimiz Oğuzhan arasındaki yetenek farkı bir uçurum mudur ?

Kıyas yaparken arkadaşlarımızın dalga geçmesine engel olamadığımız falanca ile filanca arasındaki fark, adele mi coğrafi adalet mi ?

Sporu neredeyse devlet politikası haline getirmiş Almanlar’ın şampiyonu ile, yakasından bağrından çekiştirerek, her türlü negatif yükü yükleyerek Devler Arenası’na saldığımız Türkiye Şampiyonu arasındaki dengesizlik, Almanlarla bizim aramızdaki makineleşme farkı kadar büyük olabilir mi ?

Bence tam olarak öyle değil. Türk futbolu, aklını başına devşirdiğinde, pek çok gerekçeyi yok etmeye muktedir olacaktır. 70 milyondan yeterince futbolcu çıkaramamış Türkiye, federasyonunu bürokrasi çarkları arasına sıkıştırmış bir ülke olarak, ligini ve kurullarını çadır tiyatrosu olarak sunmasına karşın, futbol eğitimi konusunda milim ileri gitmemiş olsa dahi, futbol endüstrisini yalamış yutmuşlar karşısında şansı olduğunu göstermiştir.  (Bu yıl da, daha evvel de ) Beşiktaş’ın gruplardan namağlup çıkması da örnektir, Galatasaray’ın Uefa Kupası’nı kazanması, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynaması da… Hiçbiri tesadüf değil, bilakis gözleri aydınlatacak bir  umut ışığıdır. Türk futbolu her türlü eksikliğe rağmen duman çıkarmayı başarmıştır, demek ki bir ateş yanmaktadır.

Karşımızdaki rakip, doğduğu andan itibaren sağlıklı beslenen, ve kreş yaşlarından itibaren sporla haşır neşir nesiller yetiştiren,insan pişirme üstadı olsa da, hastalıklı bir federasyon, hastalıklı kulüp yöneticiliklerine ve hatta  hasta bir eğitime rağmen bi' Cengiz Ünder, Hakan Çalhanoğlu, Enes Ünal çıkarmış olmak da az buz şey değildir dostlar. 

Şimdilerde her kulübün ve o kulüplerin tepesindeki federasyonun yapması gereken, rakibimizi tanıyalım metinlerini doğru bir dille yazarak, sağlam bir durum değerlendirmesi yapmaktır. İlkellikten sıyrılmak için klişelerimize sığınmak hala iyi bir yöntem olabilir. Evet, Avrupa’nın en genç nüfuslarından biri bizde. Futbol ilgisi ve tutkusu her şeye rağmen hala iyi. Mihrap yerinde yani. Var olan potansiyelimiz, yüz yıllık yalnızlığımızı bitirebilir.

İşte Evertonlu Cenk Tosun. İngiltere liginde kısa sürede golcülüğünü konuşturmak kolay iş değildir. İtiraf edelim herkes en başta ‘’ Cenk burada attığı golleri başka ligde atabilir mi?’’ sorusuna hayır cevabı vermiştir. Çünkü, geliştirmesini batı şartlarında yapmadığımız bir oyuncuydu. Yaz dönemlerinde bile her gün antrenman yapan, sporunu,beslenmesini hiçbir zaman ihmal etmeyen, otokritiğini yapabilen ve pes etmeyen bir oyuncu olarak bugünlerde göğsümüzü kabartıyor. 


Misal Romalı Cengiz Ünder. Avupa’da fizik ve teknik özellikleri geliştirmenin temel prensipleri bellidir.  Fizik de oyun kabiliyeti de belirli bir takvim üzerinde basamak basamak ilerler. Görgüsü, bilgi birikimi, tesisler, beslenmeden, medya ilişkilerine modernize edilmiş teknikler, deneyimli hocalar. Bunların pek çoğundan mahrum olunabilecek bir ülkede futbolcu olmaya karar vermiş Cengiz, Altınordu tezgahında işlenmeseydi, zaten hikayesini duyma şansımız bile olmayacaktı. Ancak yine de Roma’daki ilk günlerinde fiziki yetersizliği yüzünden yeteneklerini görebilmemiz için Avrupa’da performans upgrade metodunun yüklenmesini beklememiz gerekti. Malum kabiliyetlerini serpmeye başlayan Cengo, Avrupa’ya ihraç ettiğimiz gerçek bir değer.


Bir başka örnek Milanlı Hakan Çalhanoğlu. Akdeniz iklimi ve coğrafyasının insan yapısı ve karakterleri üzerine etkisi kuzeylilere göre daha yumuşak, daha kıvrak,daha yaratıcı ayrıcalıklara sahip olmuştur. Latin futbolu da biraz öyledir. İşte Hakan’ın futbol anlayışını,ayaklarını kullanışını bu kültürlerle örtüştürebiliriz. Fakat genetiği, tabandan gelen eğitimi, kıvraklığına,zerafetine zaman zaman gölge düşürmüştür. Milli takım serüveninde sıklıkla rastladığı iklim onun da şirazesini oynatmıştır, tıpkı Nuri Şahin gibi. Tüm bunlara rağmen Milan’da 10 numara Hakan’ın sırtındadır, iftihar vesilesidir.

Benzer cümleleri Enes Ünal için de kurabiliriz. Zahmet etmeyelim.

Bu yeteneklerin isimlerinden bu kadar söz ettirmelerine tesadüf diyebilir misiniz ? Arda’ya ne dersiniz o halde ? Geçmişte Tugay’a, Nihat’a ne söylemiştiniz ?  Bizim Muller gibi alan yorumcusu oyuncumuz, Boateng gibi sağlam bir savaşçımız çıkmıyor mu ? Çıkamaz mı ? 
Çıkar. Örnekler de çoğalır; sayımız ve başarımız da artar. Bunu yapmaya niyet edelim ve dikkatli olalım yeter. Bu ülkede futbol, bilgisizlik ve becerisizlik yüzünden her yıl kalitesizliğe sürüklenmekte, buna karşın milyonlarca insan, statları doldurmaya, internet sitelerini tıklamaya, futbol konuşmaya devam etmekte. Kaynaklarını doğru kullanan ve temliklerden Uefa sopalarından kurtulmak için yeniden planan bir Türk futbolu patlama yaparak, başarılarımızı tesadüfle açıklamaktan öteye geçirecek devrimi gerçekleştirecektir. 
Federasyonun mutlaka ama mutlaka, yeni sistem ve eğitim metodu geliştirmesi gerekiyor. Ve aynı zamanda Avrupa’ya gönderdiğimiz temsilcilerimizin seçtiği modelin,ülkede moda akımına dönüştüğü gerçeğiyle yaşaması elzem. Santraforu Cenk Tosun olan Şenol Güneş’in oyuncuyu ihraç etme ile biten başarısı alta doğru sirayet edecektir, göreceksiniz. Ancak savunmaya çok para akıtılan ve yerli stoperlere pek güvenilmeyen bir şampiyon  modelinin ülke futboluna negatif etkisini görmek için de -en büyük ümitlerimizden- Abdullah Avcı’nın takımına bakmak yeterli. 

 Yarışma sahnesine önümüzdeki sezon yeniden çıkacak takımlarımız. Amacımız uzun süredir kazanmak değil, sadece yarışmak. Ancak belirli ölçülerle, kurallarla hazırlanmayı başarırsak; sürekli kazananları önce terletir, sonra alt ederiz. O takdirde sadece 5 yıl sonra bu satırların yazarı böyle bir nisan yazısı yazamayacaktır.  İnanmak istemeyen ise,  hafta sonu Cenk’i, Enes’i, Hakan’ı, Cengiz’i izlesin.

Yorumlar

  1. The King Casino Archives - Hertzaman
    The 토토 사이트 King Casino หารายได้เสริม Archives, including news, articles, herzamanindir.com/ videos, address, gaming info, The King Casino & Hotel in Henderson, NV is one of the worrione.com newest hotels and motels on

    YanıtlaSil

Yorum Gönder